Sakin, huzurlu bir deniz güneş tatili için nereye gideceğini düşünüyorsan, sana önerim Datça. Palamutbükü Plajı’nda güneşlenirken gördüklerini, daha önce gittiğin yerlerle karşılaştırırken bu dediğimi hatırlarsın. Sence de artık doğayla bütünleşmenin vakti gelmedi mi? 

Datça’dan Ne Almalı?


Eve dönmeden önce küçük bir yiyecek alışverişine çıkmanı öneririm. Datça bir bal, badem ve balık cenneti. Balık değil tabii ama hediye olarak bal ve badem, hatta ballı badem almadan dönmemelisin. Datça halkının açtığı tezgâhları tercih etmende yarar var. Bu tezgâhlarda doğadan toplanan otlarla hazırlanmış karışımlar da göreceksin, aralarında mucizevi olanları var. Yaz kış, her ayın son pazar günü kurulan bitpazarında da değişik şeyler bulabilirsin. Datça merkezdeki takıcıları da gezmeyi ihmal etme. Datça tatilini nisan ayında yapmaya karar verirsen Bademli Pilav Şenliği’ni de kaçırma.

Nasıl ve Ne Zaman Gidilir? 


Arabayla gideceksen, yolun virajlı olması seni tedirgin etmesin. Çam ormanı manzaraları eşliğinde şahane bir yolculuk geçireceksin. Hele ki sonunda pırıl pırıl Datça lacivertiyle karşılaştığın an, katettiğin tüm yola değdiğini göreceksin. 

Arabanı almak istemiyorsan Dalaman Havalimanı ile Datça arasının 2,5-3 saatlik bir mesafe olduğunu aklında bulundur. Buradan kalkan otobüslere binebileceğin gibi araba da kiralayabilirsin. Bodrum Havalimanı ile Datça arası ise 4 saat. Araç kiralamak iyi bir fikir çünkü birkaçı dışında Datça koylarının çoğu araçla ulaşılabilir yerlerde. Özellikle Palamutbükü ve Selimiye’ye gittiğinde saatin nasıl geçtiğini anlamayacak, toplu taşımaya bağlı kalmak istemeyeceksin. Bu arada nisan ile ekim arası hava şahane. Bana sorarsan eylül en güzel zamanı! 

Hayalleri Gerçeğe Dönüştüren Datça


Datça plajları zaten olağanüstü güzellikte ama buraya gelmişken koyları da keşfetmen şart. Araçla gelmediysen öncelikle Datça tekne turlarını araştırmalısın. Limandan Mesudiye, Palamutbükü, Knidos, Orhaniye ve Selimiye’ye tur tekneleri kalktığını göreceksin. Önerim, bir tanesini seçmen gerekiyorsa tercihini Selimiye’den yana kullanman. Koyları zaten muhteşem ama orada yiyeceğin ahtapotu dünyanın hiçbir yerinde yiyemezsin. Burada ünlü Ahtapotçu Mehmet’e git ve kendine üç çeşit ahtapot söyle. Her şeyin olduğu gibi ahtapot yemenin de bir usulü var. Izgaradan başla. Daha sonra şaraplısının tadına bak. En sona sarımsaklı ve tereyağlı olanını sakla. Bu sıra önemli çünkü sırayı bozarsan sarımsak ve tereyağı diğerlerinin tadını bastıracaktır. Hepsinin tadına bakmak istiyorsan ki mutlaka bakmalısın, bu sırayı dikkate almalısın.

 

Keşfe Devam


Aktur ve karşısındaki Dimitri Koyu’nu da mutlaka keşfet. “Cennet buralar!” ifadesinin klişe olmadığını kendi gözünle göreceksin. Domuz Çukuru Plajı’na araçla ulaşılmıyor, bunu da gezi notlarına kaydedebilirsin. Plajlar arasında en ünlüsü Palamutbükü Plajı, fakat bu plaja giderken yanına bir çift deniz ayakkabısı alman gerek. Bir doğa harikası olmakla beraber oldukça taşlık. Yanına mutlaka ama mutlaka şnorkelini de al. Bu berrak suların altını görerek yüzmek büyük keyif. Civarda kano ve deniz bisikleti kiralayabileceğin yerler de var. Önerim, yanına şnorkelini ve paletini alarak deniz bisikletiyle iki kişi çıkmanız. Akşamüzeri Palamutbükü Yassı Tepesi’ne çıkıp güneşi batırmak ise benzersiz bir deneyim. 

 

Datça Sokakları


Datça plajlarıyla ünlü ama sadece tek bir kum plajı var. O da akşamları harika bir restoran cennetine dönüşüyor. Bir akşam burada kalamar yemeni şiddetle tavsiye ederim. Restoranlar civara göre biraz pahalı ama karşılığını alacağından emin olabilirsin. Denizden, güneşten ve yemekten vaktin kalırsa Eski Datça sokaklarını keşfe çıkabilirsin. Can Yücel’in evini dışarıdan da olsa görmelisin. Knidos Antik Kenti’ni ve bahçesi heykellerle dolu Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’ni de görmeni tavsiye ederim.